ANOREKSİYA NEVROZA NEDİR?
- sagliklicumhuriyet
- 29 Oca 2019
- 2 dakikada okunur
Anoreksiya, çok az miktarda besin alımı, yemeyi reddetme ve sonucunda oluşan vücut ağırlığı kaybıyla karakterize olup, şiddetli açlıktan kaynaklanan tıbbi bulgular ile zayıflığa karşı bir dürtü veya şişmanlığa karşı korku ile seyreder. Tedavi edilmediği durumda ölüm derecesinde açlığa ve osteoporoz (kemik erimesi), böbrek hasarı, kalp rahatsızlıklarına yol açabilir. Her yıl tedavi edilen 200 hastadan 1’i hayatını kaybetmektedir.

Anoreksiya Tehşisi 5 Kritere Göre Konulmaktadır
Vücut ağırlığını yaşa ve boya göre normal sınırlarda tutmayı reddetme
Zayıf olunmasına karşın, kilo alma ve şişmanlamaktan aşırı korkma,
Ağırlığın düşük olmasına karşın, hastanın şişman olduğunu düşünmesi
Kızlarda menarşın gecikmesi ya da olmaması
Hastalığın kabul edilmemesi ve doktora gidilmemesi.
Anoreksiya, hastaların %20-30’unda kronikleşmekte, %30-40’ında tedavi edilebilmektedir .

Bu kişilerde hastalığın yol açtığı vücutsal değişimler:
Hastalarda kansızlık, vücut su- tuz dengesinin bozulması
Kanda kolesterol ve üre düzeylerinin artışı
Karaciğer enzimlerinin yükselmesi
Tiroid bezi hormonlarının düşmesi
Kadınlarda ostrojen hormonu erkeklerde testesteron hormonu azlığı
Kalp atımında azalma ve düzensizlikler
Beyin boşluklarının beyin dokusuna oranla kapladığı hacmin artışı oluşabilmektedir.

Kimlerde görülmektedir:
Göze hoş görünmenin zayıf bir vücut yapısı ile paralel düşünüldüğü bati toplumlarında, kentsel alanlarda daha çok gözlenmektedir. Hastaların % 90-95 i kadındır. Anoreksia nervosa genç kızlarda % 0,5 oranında saptanmakta, genellikle 12-25 yas arasında rastlanmaktadır.
Son yıllarda yurt dışında yapılan çalışmalara göre hastalığın yüz bin kişide 15-20 arasında görüldüğü saptanmıştır.

Rahatsızlıktaki kişisel düşünce yapıları:
Kişisel açıdan kendilerini yardıma muhtaç ama yardim edilemez görürler
Kendi ve çevreleri üzerindeki denetimi kaybetme korkuları vardır.
Aşırı bir şekilde başkalarının görüşlerine bağımlı olarak özgüvenlerini koruyabilen, onların yeterli ya da olumlu desteği olmadığında kendilerini bir hiç olarak görürler
Bir şey ya tam olmalı ya da hiç olmamalı seklinde bir düşünce yapısı olan kişilerdir.

Hastalığın gidisine olumsuz etki yapan faktörler:
Ailede aşırı geçimsizlik, tartışmalı ortam
Bulimianın hastalığa eslik etmesi Kusma, dışkılamayı arttırıcı ilaç kullanımları
Obsesif-kompulsif, histerik, depresif, nörotik davranış yapıları, zeminde bulunan psikiyatrik sorunlar nedeniyle, kişide vücutsal yakınmaların fazlaca gündeme gelmesi (gastrit, kolit vb.)
Hastalığı inkar eden davranışlar içine girilmesi.
Hastalığın gidisini olumlu etkileyen etmenler arasında ise erken başlangıç yaşı, hastalığı kabul etmek ve kendine güvenen bir kişilik yapısının bulunması sayılmaktadır.

Tedavi:
Genellikle zorlu bir süreçtir.Genellikle hastalık birkaç yıl önce başlamış olur. Tedaviye katılmak ve tedavi planları için isteksizdirler. Bu yüzden genellikle çevrelerindeki yakınları tarafından hastaneye götürülürler, tedavide bireysel psikoterapi, grup ve aile terapisi, ilaç tedavisi gibi yöntemler kullanılabilir . Psikoterapide hastanın kendi duygularını uygun bir şekilde ifade edebilmesi, yeme davranışı üzerine kurulu yanlış düşünce tarzının değiştirilmesi, vücuduna yönelik olumsuz algılamaların düzeltilmesi, özgüvenin oluşturulması, kişilerarası sorunların belirlenip, çözümüne yönelen bir yaklaşımın oluşturulmasına çalışılır. Tedavide davranışçı terapi, aile terapisi ve grup terapisi kullanılabilir.Eğer yeme bozukluğu hayati tehdir eden kilo kayıplarına neden olmuşsa bu hastalara tüple beslenme desteği hayat kurtarır.
KAYNAK: www.milliyet.com
www.hürriyet.com
Komentarze